276159 Dİva Değilimim ~ YouHaber

20 Eylül 2011 Salı

Dİva Değilimim



Adidas All Originals Party' vesilesiyle üçüncü kez İstanbul'a gelen Sophie Ellis-Bextor, sadece yaptığı işten keyif almanın peşinde. Pop dans âleminin en İngiliz kadın yıldızlarından Bextor'la konseri öncesi konuştuk, müzik kariyeri üzerine lafladık.

 

 

Türkiye’ye geliş sıklığı düşünüldüğünde Jay Jay Johanson kıvamına gelmesinden şikâyetçi olamayacağınız insanlar var. Sophie Ellis Bextor gibi... Pop dans divaları (kendisi bu ‘rütbeyi’ kabul etmese de) arasında en İngiliz’i Sophie Ellis-Bextor, geçtiğimiz hafta ‘Adidas All Originals Party’ vesilesiyle üçüncü İstanbul performansını gerçekleştirdi. Calvin Harris’ten Junior Caldera’ya dans dünyasının yıldız yapımcılarını ağırladığı son albümü ‘Make a Scene’ ertesi, İstanbullu hayranları Bextor’ı bir kez daha sade elbisesiyle sahnede gördü, şarkılarıyla coştu. Biz de Bextor’ı, veya lakabıyla ‘porselen kraliçeyi’ konser öncesi kuliste yakaladık. Pop dans dünyasında tevazu ve ihtişamı dengeleyen bu yıldızla kariyeri üzerine konuştuk. Vakit kalsa hem iki çocuk yetiştirip hem de pop yıldızlığını yürütmenin zor olup olmadığını soracaktık. Ama zaten Bextor, diğer sorulara verdiği ‘ahbapça’ cevaplarla bu soruyu da yanıtlamış oldu: “Neden olmasın ki?”

Yeni albümünüzde de diğerlerinde olduğu gibi birden çok yapımcıyla çalıştınız. Niye böyle bir çalışma şeklini tercih ediyorsunuz?
Hiçbir zaman sadece tek bir yapımcıyla çalışamadım. Öbür albümlerde de böyleydi, birden çok yapımcıyla çalışmıştım. Aynı zamanda farklı şarkı yazarlarıyla da çalışıyorum. Böylesi sadece daha kolay. Aynı zamanda da biraz daha çeşitlilik sağlıyor ve bence işe hareket katıyor.

Nasıl daha kolay?
Çünkü aynı zamanda birden çok proje üzerine çalışabiliyorsunuz…. Bu çalışma şeklini seviyorum, sanırım. Değişik bir toplama ortaya çıkıyor ve o eklektik durumdan hoşlanıyorum.

Bir Sophie Ellis-Bextor şarkısı hazırlanırken nasıl bir süreç işliyor? Sözleri siz kendiniz yazıyorsunuz, sonrasında müzikal olarak nasıl bir işbirliği söz konusu?
Birçok şekilde çalışmaya açığım. Farklı şekillerde müzik yapan değişik insanlarla çalışıyorum. Bazıları piyanoyla başlar beste yapmaya ve sözler de beraber ortaya çıkar. Bazılarının da zaten hazır bir parçası olur ve üzerine sözler yazılır. Çok esneğim bu konuda.

1990’ların sonunda indie sahnesinden pop dans dünyasına nasıl geçtiğinizi hatırlıyor musunuz?
Sadece tesadüfiydi. O zamanki grubum The Audience dağılmıştı. Sonra ‘Groovejet’in (DJ Spiller’la ilk hiti) enstrümantal versiyonu gönderilmişti bana. Neden olmasın diye düşündüm. Kafama farklı bir şey girmiş oldu. Yani hesaplı bir gelişme değil, doğallığıyla olmuştu her şey. Sadece bir fırsatı değerlendirdim.

Genelde pop divaları arasında anılıyorsunuz. Ama gazete röportajlarınızı okuduğumda ya da sizi televizyonda konuşurken dinlediğimde, diva tavrından çok uzak, her şeyi oluruna bırakmış bir haliniz var…
(Gülüyor) Evet ben bir diva değilim. Bu yaptığım işi uzun zamandır yapıyorum. Ve o diva tavrı sizi çok da bir yere götürmüyor açıkçası. Sadece yaptığım işten zevk almaya bakıyorum.

Son dönem pop atmosferi hakkında düşünceleriniz…
Bence gayet iyi… DJ’ler yine önem kazanmaya başladı. R&B var, dans var, electro var… Pop müzik hep döngüler halinde ilerliyor. Beş yıl önce ellerinde gitarlarla şarkı söyleyen erkekler hâkimdi. Şimdi farklı bir denge söz konusu.

Aynı zamanda DJ’lik de yapıyorsunuz bazen? Setinizde dinleyicileri en çok şaşırtan şarkı ne oluyor?
Rage Against the Machine’den ‘Killing in the Name of’ belki... Çok şaşırtıcı olmasa da 70’lerin disco şarkılarından çok çalıyorum ve dans ağırlıklı bir liste oluyor genelde. Dubstep, Deadmau5 gibi…

Büyürken hangi tür müziğe gönül vermiştiniz?
Indie ve britpop daha çok… Oasis, Blur ve Pulp’a bayılıyordum.

Son albümünüzde Roisin Murphy’nin de yakın zamanda kendi albümüne koyduğu Calvin Harris yapımı Cathy Dennis şarkısı ‘Off & On’u söylediniz. Genelde yapıldığı gibi eski bir hit’i cover’lamak yerine yeni bir şarkıyı niye tercih ettiniz?
Roisin versiyonunu çok az insan biliyordu. Bence çok da iyi bir versiyondu. Ben de bir şeyler katabileceğimi düşündüm. Aynı zamanda Calvin’i, Cathy Dennis’i seviyorum. Roisin’i de severim, arkadaşım o da. Onun yaptığını yapmak pek güvenli geldi mi bilmiyorum ama sonra o, onun yaptığı, bu da benim yaptığım dedim ve şarkıyı söyledim.

Belirleyici şarkılardan biri
Freemasons’la beraber yaptığınız ‘Heartbreak (Make Me A Dancer)’ çıkalı üç yıl olmasına rağmen her çaldığında dans pistindekileri coşturmayı başarıyor. Diğer birçok eski Sophie hit’i de öyle. Siz ne hissediyorsunuz, bu şarkıları bir yerde çalarken duyduğunuzda?
Ben de o şarkıyı çok seviyorum. (Gülüyor) Çok hoşuma gidiyor bir yerlerde duyduğumda. ‘Heartbreak (Make Me A Dancer)’ çok heyecan verici bir şarkıydı. Çünkü belirleyici parçalardan biri oldu. Çok dramatik bir yönü var… Aynı zamanda Freemasons’ı da, yaptıkları her şeyi de zaten çok severdim.

Erman Ata Uncu (Radikal)

0 yorum:

Yorum Gönder